replika telefon ve modern islam55
en güzel bilgileri yazan replika telefon diyorki kutsal dini, zaman ve mekânda taşıyan bir zarf, kılıf olarak düşünülebilir A. j. Toynbee (1962: 198-207)’nin de dikkat çektiği gibi bir medeniyeti^ doğumu da, ölümü de yeni bir dinin varlığını gerektirmez; medeniyet^, yükselip alçalırken ve bu esnada kendilerininkinden daha anlamlı amaç, lan olan başkalarına yol verirken aslında sürekli ilerliyor olabilirler. Yeni bir kozmopolis idealiyle dünyaya gelen Flıristiyanlık ile Roma İmparator, luğu bir süre sonra özdeşleşmiş. Yunan medeniyeti de, örneğin Stoacılıj^ yoluyla Hıristiyan Roma tarafından kozmopolitanizmin geliştirilmesine katkıda bulunmuştu.Toynbee’nin bahsettiği tarihî evrim bakımından İbrahimî dinlerin sonuncusu İslam ve Türkler ile bu Akdeniz kozmopolitanizmi bir adım daha ileri götürüldü. replika telefon Üçüncü Roma Osmanlı, Birinci Roma gibi 1453’te İstanbul’u fethederek imparatorluk ile dini, Türklük ile İslam’ı özdeşleştirdikten sonra Akdeniz medeniyetinin iki temel topluluğu Yunanlılar ile Arapları bünyesine katarak Avrupa’nın derin çalkantılar yaşadığı 600 yıl süresince bu kritik Avrasyalı coğrafyada düzen ve barış sağladı. “Türk”, İslam’a dönüşle önce "Yahudi” veya “Latin” gibi etnik olarak, sonra dini-kültürel olarak, sonra da İstanbul’un fethiyle “Romalı” gibi siyasî-emperyal olarak İslamla özdeşleşmişti.
Bu süreçte yaşadığı bir dizi devrim ile kendi dünyasını değiştiren Batı başkalarının dünyasını da değiştirmeye hazırlanıyordu. XIX. yüzyılda yaşanan Sanayi Devrimi ile İngiltere Batı’nın yeni imparatorluğu olarak ortaya çıktı; ancak din ile medeniyet arasındaki ilişki değişmişti. Dinin medeniyete dönüştürüldüğü Batı’da, Toynbee’nin eleştirdiği gibi, artık tersine medeniyet amaç, din araç olmuştu. Roma ve Osmanlı İmparatorlukları, kendilerini özdeşleştirdikleri dinler, Hıristiyanlık ve İslam’a dayalı bir kozmopolitanizm davası izlemişlerdi; İngiliz İmparatorluğu ise kendini özdeşleştirdiği medeniyete dayalı bir kozmopolitanizm davası izleyecekti. Bunun için erken modern dünyada dine dayalı bir kozmopolitanizm davası izleyen yegâne imparatorluk olan Osmanlı’yı ötekileştirmesi gerekiyordu.
Uzun bir mücadele sonunda Batı Hıristiyanlığı Katolik, yani “evrensel”, Doğu Hıristiyanlığı ise Ortodoks, yani “doğru” gibi ortak evrenselci-lik idealinin farklı kavramlarıyla nitelendirilmişti. replika telefon Bu farklı kavramlar, aslında tarafların evrenselcilik yolunda benimsedikleri öncelikleri belirtiyordu. Doğu Hıristiyanlığı, İslam ve bütün sahici dinler gibi evrensele
İSLAM'DA MODERNLEŞME ı«- 277
giden yolu ancak "doğru inanç"ın açtığını öngörürken Batı Hıristiyanlığı, “katolik" kelimesinin “mezhebi geniş” şeklindeki orijinal anlamının da belirttiği gibi, eskatolojik zihniyetçe ister dinle, isler medeniyetle, neyle sağlanırsa sağlansın mutlak bir evrenselliği öngörüyordu. İslam dünyasında ortodoksi=Sünnîliğin şampiyonu Osnıanlı, bu ortak anlayışın gereğince Ortodoks Hıristiyanlığı bünyesine katarak medeniyeti dine tâbi kılmıştı.
Bu bakımdan XIX. asırda yaşanan, dine ve medeniyete dayalı zıt kozmopolitanizm davalarının tarihî, kadersel karşılaşmasıydı. Akdeniz medeniyetinin iki temel unsuru Yunan ile Arap medeniyetlerini İslam dinine tâbi kılan Müslüman Türkten bunun hesabı sorulmalıydı. Çağımızda Alman ve Macar dinî reform hareketleri hakkında yapılan bazı araştırmaların açıkça gösterdiği gibi, erken modern Avrupa’da dinin medeniyete dönüştürüleceği sekülerleşmeye, içeride Din Savaşları yanında, dışarıda İslam-Türk tehdidi*^ yol açmıştır. Osmanlı, zamanında Avrupa’yı dinini medeniyete dönüştürmek zorunda bırakmıştı; şimdi bu sancılı dönüşümden geçen Avrupa, Osmanlı liderliğindeki İslam dünyasını aynı dönüşümden geçmeye zorlayacaktı.
XIX. asırda İngiltere’nin Türklük ve İslam’ın ötekileştirilmesi kampanyasında başı çekmesinin sömürgeci ben-algılaması ve buna bağlı olarak İngiliz-Osmanlı ilişkilerine bakıştaki değişimle ilgili önemli sebepleri vardı. Fransa’nın hâkim Katolik Hıristiyanlıkla kendini özdeşleştirmesinden dolayı Katolildiğin krizi, doğrudan Fransız kimlik bunalımına yol açmıştır. İngiltere ise Kıta Avrupa’sına fiziksel mesafenin verdiği istikrar imkânıyla Anglikanizm adı verilen bir Hıristiyanlık yorumu, sivil din sayesinde kendine özgü güçlü bir ulusal kimlik geliştirebilmişti. “Sivil din” esprili dinî kimlik bakımından Almanya’ya, güçlü ulusal kimlik bakımından ise Fransa’ya yakın düşen İngiltere, böylece üç belli-başlı, özgül, alt-Avrupa kimliğinden birini temsil etmiştir. Bu bakımdan Avrupa medeniyetinin maddî güç potansiyelinin ulusal kimliği en güçlü iki ülke Fransa ve İngiltere tarafından sömürgeciliğe dönüştürülmesi bir tesadüf değildir.
Dolayısıyla XIX. asırda iki ülkenin sömürgecilik mücadelesi, arkasında Katoliklik ve Anglikanizm’in yattığı alternatif kozmopolis projelerinin
^ Fisher-Galati 1959, Unglıvâry 1989, ayrıca Ihalainen 2005, Kortepeter 1972, lyigun 2006, Salvatore 2005.replika telefon sundular.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder