replika telefonlar ve modern islam45

replika telefonlar ve modern islam45

 replika telefon en güzel yazılarımızı yazan replika telefonlar çok çalıstı ve replika telefonlar dediki O halde Batı’nm hürmet ile kastettiği Yunan medeniyetinin ilkel safiyeti idi. Dönemin romantik İngiliz aydınları, “Doğu’yu medenileştirme misyonu" için Kucich (2006) tarafından “emperyal mazoşizm” olarak adlandırılan, Napoleon’dan mülhem bir sömürgecilik ethosu geliştirdi. Byron’dan Lawrence İngiliz aydınları için mazoşizm, geleneksel şahadet ethosımun emperyalistik-romantik versiyonunu temsil ediyordu. Şair Lord Byron (1788—1824) gibi romantik İngiliz aydınlarının gözünde Napoleon, despotların elindeki Doğu’yu kurtarmaya kendini adamış, modern tarihin mimarı özneyi temsil ediyordu.

“Doğu despotizmiyle savaş” söylemi, özellikle Osmanlı gibi çok-etnik imparatorluklarda çıkacak ulusal bağımsızlık hareketlerinin desteklenmesine ideolojik gerekçe sağladı. replika telefonlar Byron, kendi Mısır kampanyasını 1820’lerin başında bağımsızlık savaşı veren Yunanistan’da “barbar Türk-lere” karşı açtı. Byron’ın temsil ettiği Romantik Helenizm açısından Yunan davası, Avrupa’nın davasıydı; barbar Türklerin işgaliyle hürmeti bozulan medeniyet timsali Yunanistan’ın kurtuluşu. Batı medeniyetinin Doğu despotizmine karşı zaferi anlamına gelecekti. Böylece Yunan Devrimi, Osmanlı İmparatorluğu’nun sonunun başlangıcını ve İngiltere’nin başını çektiği Avrupa emperyalizminin dünya tarihinde kesin doğuşunu temsil etti (Meyer 1991: 660—1).
İSLAM’DA MODERNLEŞME !«• 281
İngiltere’nin OyniDrılı’ya açlığı soğuk savaşın /l/na veçhesi, Türklerin barbarlıkla ithannyla aşağılanrnasıydı, XIX. asırda sömürgeciliğin şampiyonu hale gelen Ingiltere'nin ben algılamasına paralel olarak uluslararası politikada müttefik ve muhaliflerine, başlıca Ingiliz-Osmanlı ilişkilerine bakışı da değişmeye başlamıştı. Coğrafi konumundan dolayı geleneksel olarak Kıtasal güçler dengesinde dengenin dengeleyicisi[holder ofbalancâ) rolünü oynayan İngiltere, statükonun korunmasına yönelik reelpolitik-temelli bir diplomasi izlemekteydi. Rusya’nın Panslavizm doğrultusunda yayılma emellerine karşı Osmanlı'nın desteklenmesi politikası ilk kez Küçük Kaynarca’dan sonra 1791 yılında Williarn Pitt tarafından izlenmişti (Sonyel 1993: 156). İngiltere, XIX. asrın başlarında Napoleon'un Mısır’ı işgalinin etkisiyle geleneksel güç dengelerinin bozulmaya başladığı Ortadoğu ve dolayısıyla Hindistan ve Akdeniz’deki çıkarlarının selameti için Osmanlı lehine bir reeJpolitik\z\ed'\.
Resmen 6 Ağustos 1838’te Baltalimanı’nda imzalanan Ticaret Muahedesi ile Fransa ve özellikle Rusya’ya karşı Osmanlı’nın toprak bütünlüğünün korunması politikasını benimseyen İngiltere, böylece Rusya’ya karşı fiilen Osmanlı İmparatorluğu’nun hâmisi oldu. Rusya ile yapılan 1853-56 Kırım Savaşı ve arkasından gelen 1856 Paris Antlaşmasıyla Os-manlı, Avrupa politik sistemine olduğu kadar ekonomik ve kültürel ilişkiler ağına da dâhil olmuştu. Ancak 1875-76’da Balkan olaylarında Avrupa’nın tarafgir tutumu ve '93 (1877-78) Osmanh-Rus Harbinin mukadderatı, Osmanlı’nın Avrupa’nın dostluğu inancını berhava etti. “Avrupa’nın hasta adamı’’ ilan edilen Osmanlı, Rusya karşısında gittikçe kan kaybetti. Osmanlı aleyhine sonuçlanan '93 harbinin arkasından gelen 1878 Berlin Antlaşması, İngiltere’nin geleneksel Osmanlı lehine politikasının da sonunu işaretledi. Tüm çabalara rağmen “hasta adam "m yaşatılmasından ümit kesilmişti artık.
Ancak İngiltere’nin Osmanlı hakkındaki bu tutum değişikliği, münhasıran reelpolitikin ürünü değildi. Reelpolitik, uluslararası arenada kimlik politikasına son veren Westphalia ile başlamıştı; şimdi kolektif kimlik algılamalarının kökten değişmesi, Westphalia çağının da sonunu getirdi (Perkins 2004). XIX. asırdaki gibi köklü dönüşüm döneminde din-kaynakJı politik ideallere bağlı kimlik sorunuyla tekrar yüz yüze gelen önde gelen Avrupalı ülkeler, uluslararası politikada reel-politik ile dinî-kültürel kaygılar arasında bocalamaya başladı (Chadvvick 2000: 134-7). İngiltere gibi Protestan ve sömürgeci bir ülke için
reelpolitikin kültüre Öncelik taşıdığı, kültürel değerlendirmenin, değiş öncelikli politik tercihleri meşrulaştırmak için değiştiği söylenebilir(i|’ Örneğin Rusya, XVIII. yüzyılın başlarından itibaren resmen, Osmanlı fiilen Avrupa devletler sisteminin bir parçası olarak kabul edilmeye baş ladığı halde İngiltere nezdinde Osmanlı, Rusya'ya reelpolitik uyarınca kültürel üstünlüğe sahipti. replika telefonlar Politik dengelerin değişimine paralel olara)^ İngiltere, hangisinin kültürel olarak kendine daha yakın olduğunu sorgy. lamaya başlamıştı.
Ancak ünlü Katolik rahip john Henry Nevvman, Kırım Savaşından önce 1853'te Liverpool Katolik Enstitüsünde verdiği, daha sonra Thç Histor}' ofTurks and their Relation to Europe adıyla kitaplaşacak dersle, rinde, hükümetin, Hıristiyan bir ülke olan Rusya’ya karşı kaçınılmaz bir çöküşe doğru giden barbar Türkiye’yi destekleme siyasasının hata olduğunu savundu (Demiraj 2001). Daha sonra Kırım Savaşı esnasında İngi-Uz hükümeti, parlamentosu ve kamuoyunda Rusya’nın dost mu, düşman mı olduğuna, Ortodoks da olsa Rusya gibi Hıristiyan bir ülkenin Osmanlı gibi Müslüman bir ülkeye karşı desteklenmesinin meşruiyetine dair görüş ayrılıkları derinleşti (Waterfıeld 1963: 257).
Diğer taraftan bunun arkasından gelen 1856 Paris Antlaşması ve onun da arkasından gelen 1856 Islahat Fermanı’nm getirdiği reformlara Müslüman Osmanlı nüfusun gösterdiği tepki, Avrupa kamuoyunda Osmanlı ve İslam aleyhine mevcut bu önyargıları daha da pekiştirdi. 1875-76’da vuku’ bulan Balkan Olayları ise bardağın taşmasına vesile oldu. Eski başbakan Gladstone’un başını çektiği liberal ve Protestan teolog ve aydınlar, OsmanlI’ya karşı acımasız bir karalama kampanyası başlattılar.
John Locke yaşasaydı muhtemelen bu kampanyanın başını Protestan-liberal ittifakının çekmesinden sarsılacaktı. Çünkü Protestanlığın politik felsefî karşılığı olarak doğan liberalizmin amacı, özgür iradeden çıkacak değerlere dayalı daha güzel bir dünya kurmaktı. Ancak David Hume (lyıı-yöj’un “değer/olgu” arasında yaptığı ayırımla liberal ideal de aşm-maya başladı; dolayısıyla XIX. yüzyılda Comte ile pozitivizmin zirveye \ çıkışına paralel olarak birçok yazarın dikkat çektiği gibi, liberalizmin çö-' küşü de zirveye çıktı (Hallovvell 1942; 1950; 323—327, Glaser 1958, Neilson \1945, Roach 1957)-
Empirik bilimsel gelişimin zirveye çıktığı XIX. yüzyılda artık Weber’in Wlü ayırımıyla dünyayı nihaî değerlere göre meşrulaştırma imkânını
İSLAM'DA MODERNLEŞME ı<r 283
kaybeden İngiliz aydınlar, bunun yerine gözlemledikleri kaba gerçeği, ekonomik gelişimin ürünü "yararlık” olgusunu değer konumuna yükseltmek, aklileştirmek zorunda kalmışlardır. Gramsci’nin “meşrulaştırmada uzmanlar” olarak tanımladıkları aydınlar, bu kez de gerçeği aklileştirmek suretiyle İngiliz sömürgeciliğini meşrulaştırmaya hizmet etmişlerdir. Nitekim Hume’dan önce 1607'de lamestown’da ilk kolonisini kuran İngiltere’nin sömürge imparatorluğunun XIX. yüzyılda zirveye çıkışı, liberalizmin tam çöküşünü gösterdi. Pitts (zooşi'in çalışmasının da gösterdiği gibi, XVIII. yüzyılın sonunda Adam Smith, Edmund Burke ve jeremy Bentham gibi liberal ideali sürdüren filozoflar eleştirirken, XIX. yüzyıl ortasında yetişen ]ohn Stuart Mili ve Alexis de Tocqueville gibi filozoflar ise İngiliz sömürgeciliğini meşrulaştırmaya yöneldi.replika telefonlar yazdı ve sundu..

tesettür fiyatları

tesettür modelleri

tesettür giyim

abiye

tesettür

tesettür elbise

armine

tesettür tunik

tesettür abiye

replika

replika telefon

replika telefonlar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder